
Yol boyu 'yine mi tatil bitti yea...' nidaları eşliğinde evimize vardığımıza göre, tatilde neler yaptık üzerine konuşup, bir sonraki için planlar yapmanın tam zamanıdır.
Lohusalık döneminde 'galiba artık evden dışarı çıkamayacağım.' korkularım iyice beni ele geçirmişti ki, evden çıkmaya başlamamızla şehir değiştirmemiz arka arkaya geldi.
Öncelikle burada bir parantez açmak isterim; lohusalık döneminde neden böyle korkularım vardı; çünkü Efe acıksa memede, ağlasa memede, gülse memede, dursa memede, durmasa memede bir bebekti, sıkıntısı olduğundan değil ama tamamen keyiften. Hal böyle olunca, ben de dışarıda rahat olamam düşüncesiyle böyle korkulara kapılmıştım. Yani sizin bebeğiniz böyle değilse hemen şimdi atın kendinizi sokağa, lohusalıkmış, 40 gün çıkılmazmış falan dinlemeyin.
Neyse, biz bu düşkünlüğünün biraz olsa azalmasıyla yavaş yavaş dışarı çıkar olduk. Efe şuan 5 aylık, 3. aydan itibaren başladık aslında, tabi biz de ısınmak bilmeyen havalar da ayrı bir faktördü.

19 Mayıs tatili bu sene Cuma'ya denk geldi malum, yani hafta sonuyla 3 gün tatil oldu. Annemlerle birlikte yazlığa biz de gidelim değişiklik olur dedik. Efe'nin bütün kıyafetlerini aldım neredeyse 3 gün için (çünkü annelik deliliktir.) "Ay bu kadar bez yeter mi, telsizi de alalım, şapkayı unutmayalım, kalın şeyler de alayım ama inceleri de alayım, bunları valize koyarız, arabada yanımda dursun diye bir çanta daha hazırlarım." diye soluksuz konuşurken Enes'in sesi böldü sesimi; "2 saatlik yola gidiyoruz, dağ başına da gitmiyoruz ayrıca." dedi baba kişisi 😂
İşte tam da bu yüzden mini tatil diyorum, alt tarafı İstanbul'dan Tekirdağ'a gittik, sadece 3 günlüğüne. Olsundu, artık ev hariç her yerde bebekle vakit geçirmek daha keyifli ve kolay.

Bezini değiştirip, besleyip çıkmıştım evden. Yol kısa sürdüğü için sadece 1 kere bezini değiştirmem gerekti, bunun için yol üstündeki bir dinlenme yerinde durduk. Sonrasında yazlık evimize vardığımızda besledim tekrar. Efe arabada uyumayı seven bir bebek, yine yolda uyudu. Uyanık olduğu sürelerde de pusetinden dışarıyı izlerken ben de ona ağaçları, kuşları, arabaları, gittiğimiz yeri, denizi, yazı, nasıl yüzeceğimizi anlattım. Tabi dişler kaşındığı için, diş kaşıyıcısı hep ağızda, en büyük yardımcım. Yani hiç de korktuğum gibi geçmedi yolculuğumuz.
Vardığımızda etrafı şaşkınlıkla izledi. Aslında 3 gün boyunca hep şaşkınlıkla etrafı izledi. Rüzgarla tanıştı, rüzgarda sallanan ağaçlara baktı, rüzgarın yüzüne vuruşuna şaşırdı. Bahçede çimlere uzandık, deniz kenarına indik, biz yüzdük, Efe'nin ayaklarını denize soktuk. Suyu zaten seviyordu banyoda, soğuk suya tepkisini merak ediyordum, hiç tepki vermedi, yani suyu genel olarak seviyor.

Her güzel şey gibi mini tatilimiz de bitti; ağaçlardan, denizden beton dolu gri İstanbul'a geri döndük. Dönüş yolculuğumuz gidişimizden daha rahat geçti, tatil yorgunluğu mu vurdu çocuğumu nedir yol boyunca uyudu.

Mini denememizden sonra tekrar gidip, yazın çoğunu Tekirdağ'da geçireceğiz. Bir sonraki tatilimiz Ağustos'ta İzmir'e; daha uzun yol, feribot macerası, düğün, eğlence ve Efe'nin neler yapacağını yine yazacağım.
-Dijitalannee-
0 yorum:
Yorum Gönder